İki ağrı arası bir minik teşekkür…
Yazar: Hasan Tahsin KocabaÅŸ
“Her şerden bir hayır doğar” fikrine daha bir inanıyorum artık.
İnanıyorum ve büyük bir inançla da iman ediyorum. Aylardır süren kesintili ağrılardan sonra bıçak altına yatma “şerdir” benim için. Acı, ağrı ve riskle yattığım ameliyat masasından şifa bularak uyandığımda sevgili eşimin elindeki telefonuma takıldı gözlerim…
Telefonum çalıyor, eşim açıyor, konuşuyor ve kapatıyor…
Sonra bir daha çalıyor, yine eşim açıyor yine konuşuyor ve yine kapatıyor…
Sonra bir daha, bir daha, bir daha, bir dahaÂ…
Soruyorum usulca “kimler arıyor” diye...
Gülerek elini sallıyor “ben çoğunu tanımıyorum” diyor…
Ağrım hafifleyince eşimin tuttuğu listeye bakıyorum. Ne kadar çok isim... Tabii aralarında tanıdıklarım da çok...
Lakin tanımadıklarım, isimlerini ilk kez gördüklerim?
Onlar kim peki?
Onlar dünyanın bunca kirlenmişliğine, yalanına, dolanına, riyakârlığına, kibirine, madde, para, çıkar düşkünlüğüne, hainliğine, kimliksizliğine, amaçsızlığına, egoizmine, savaşına, şeytanlığına rağmen dostluğun, dayanışmanın, paylaşmanın, kaybolmasına uğraşılan insanlık erdemlerinin, birlikteliğin, barışın, inancın yaşaması, yayılması için yaşayanlar…
Belki de dünya onların hürmetine dönüyor hala, kim bilir ki?
İnanın tanımıyorum…
Ameliyat günü bir buket kır çiçeğiyle gelenlerin çoğunu tanımadığım gibi görmedim de…
“Haydi eyvallah” diyerek odadan operasyon odasına götürülürken şifa bulmam için edilen duaları hissettim dersem sakın bana “saçmalama” demeyin... Kimilerinin “abartma çok basit, nazlanıyorsun” hekimiminse “farklıydı” dediği bir garip “fıtıklık” durumuydu geçirdiğim...
Ama “onların” varlığını duyumsamak, şerrin hayra döndüğünün kanıtıydı benim için şükürler olsun…
Onlar yıllardır paha biçilemez sevgilerini paylaştılar benimle her sabah…
Nereye gidersem gideyim birlikteydik onlarlaÂ…
Tüm kahrımla, öfkemle, kızgınlığımla, sıkıntımla kabullendiler beni…
Muhtaçlığım, sevincim, ama illa ki sevgimi paylaştım doğruca şükürler olsun; onlar da aynı dürüstlükle karşılık verdiler. “Sıradan” olmayan bir topluluğuz biz, bir kere daha yaşadım bunu.
Kanal 35 televizyonu yönetiminin özellikle de sevgili dostum Genel Müdür Nurettin Memur’un anlayışı ve hoşgörüsüyle bitirmiştim “5 yıllık sürgünü”... 26 Eylül’de “onlarla” buluşmam gerçekleşti yeniden...
Şimdi sıhhi zorunlu aradan sonra inşallah ki çok yakında yine üçleyerek “Günaydın’ı”, birlikte olacağız…
Seven sevmeyen, seviyormuş gibi yapıp bizi şeytana havale eden, dostumuz düşmanımız herkes sağ olsun...
Sıkıntılı halimizde arayan da aramayan da, merak eden de etmeyen de kim olursa olsun canı sağ olsun…
Ve bir kez daha anladım ki “boşuna” değil benim mücadelem şükürler olsun…
“Onlarla” birlikte oldukça da “yalnız” değilim...
Dünyevi ihtiyaçlarımızı karşılayamasak da, dünyevi sıkıntıları en maddeci şekliyle yaşıyor da olsak biz “manayı” bulduk şükürler olsun…
Ve şimdi de bu halimizle yeniden haykırıyorum ve biliyorum beni en doğru “onlar” anlayacak:
“... Ey kahpe rüzgâr nereden esersen es!”
Önemli:
Hüseyin Erciyas’a özel bir teşekkürüm var. Sağ olsun benim yüreği kocaman arkadaşım ki bana bu “teşekkür” fırsatını verdi. İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi’ne teşekkür ediyorum. Bir dahaki yazıda isim isim yazacağım ama İzmir’in bu “insan” hastanesinin samimiyetine, onca sorununa rağmen inşallah ki nazar değmez…